Marie Claire Dergisi Eylül 2013
Bilinçaltına atılan korku, kaygı ve endişe tohumları yetişkinlikte filizlenerek aşkı sabote ediyor peki, geçmişe dönüp direnç gösteren duyguları alt etmek ve Aşka Gelmek mümkün mü? Evet; mümkün! İlişki uzmanı Hande Akın işte tam da bu nokta üzerine çalışıyor, Tuğçe Kayar
Aslında tüm davranışlarınızın temelinde içimizdeki çocuk yatıyor… Üstelik o çocuğun ihtiyaçlarıyla bağlantı kurmak yerine hislerimizi sabote ederek kendimizi aşktan alıkoyuyoruz. Zira kendimize; ‘O çocuk mutlu mu? Kendini güvende hissediyor mu? Yalnızlık korkusuyla hep birilerine bağımlı mı yaşıyor?’ sorularını sormayı unutuyoruz… Küçük yaşlarda zihnimizde yer eden düşünce kalıpları, endişeler ve kaygılar hayatımızı şekillendiriyor çünkü. Belki de kimsenin boyunduruğu altına girmeden gerek düşüncelerimizle gerekse davranışlarımızla zincirleri kırmak istiyoruz ama şunu da unutuyoruz; insan beden, zihin ve ruh bileşiminden oluşmakta! Bedenimiz somut bir kavramken, zihnimiz beynimizin düşünen yanını temsil ediyor. Bize öğretilenler, kodlananlar ve yaşanan deneyimlerin hepsi bir araya geldiğindeyse bilinçaltımız şeldlleniyor. Bu üç bileşeni dengede tutmak hayli zorlu, ancak aşka açılan kapıyı da işaret ediyor…
Aşka Açılan Kapı
Yedi yaşına kadar geçirdiğiniz süreyi hatırlamıyor olabilirsiniz. Ancak beyin bilgisayar gibi en temel verileri kaydederek bilinçaltımızı bu yönde şekillendiriyor! İletişim ve İlişki Uzmanı Hande Alan ruhu somut olarak göremesek de varlığını hissedebileceğimizi söylüyor ve şöyle devam ediyor; “İlişkiye başlarken ya da sürdürürken davranış modelimiz bilinçaltımıza göre şeldlleniyor. Bilinçaltının bizi koruma görevi devreye girdiğindeyse davranışlarımıza yön veriyor.” Peki, âşık olmamak, bağlanmamak için neden duvarlar örüyoruz? Hande Alan ilişlaye başlamadan önce zihnimizde yaşam ve giyim tarzı, gelir düzeyi, davranış biçimi, karakter özellikleri gibi kıstaslar belirleyerek ‘mükemmel eş’ler kurguladığımızı söylüyor. Kalıplara oturttuğumuz hayali sevgiliyle kurmaca ilişkiler yaşıyoruz. Oysa kendi koyduğumuz kıstaslarla bizzat kendimizi aşksızlık hapishanesine mahkûm ediyoruz. Alan; bizim için vazgeçilmez olan birtakım kriterleri es geçtiğimiz noktada aşka teslim olabileceğimizi söylüyor ve ekliyor; “Kişinin ruhundaki incelilderi görmek bambaşkadır… Esas önemli olan birlikte olduğunuz Idşinin yanında neler hissettiğinizdir.” Aşka dair bariyerler oluştururken kuşkusuz özgürlüğümüzün kısıtlanacağını düşünüyor, hesap verme korkusuyla ilişki yaşamaktan vazgeçiyoruz. Hande Alan endişelerden arınmanın ilişld kültürü yaratılarak gerçeldeşeceğini düşünüyor; “Farklı karakterlere sahip olsanız dahi yenilildere açık olduğunuz sürece iletişim kurarak aranızdaki ortak kültürü sevgiyle yaratabilirsiniz. Duygularımız havada uçuşup çarpışırken kullandığımız dil karşı tarafı ya suçlayıcıdır ya da onu aşağılayıcıdır. Dili daha sağlıldı bir iletişim şeldine dönüştürmek de aşka gelmenin bir başka yolu. Bu aslında o ilişkiyi ya da evliliği sürdürüp sürdürmemek yönündeki isteğinize bağlı. Tanıştığınız kişiyle ortak kültüre sahip olmamanız doğal. Şeldllendiğiniz ortamlar aynı değil çünkü. İşte o noktada yenilildere kapalı olan bilinçaltını değişimin de güvenli olacağına dair ikna etmek gerekiyor.” Oysa değişimin ne getireceğini bilmeyen bilinçaltı yenilildere durmaksızın direnç gösteriyor ya da belirsizliğin tekin olmayan sularında yüzmektense kendi güvenli bölgesinde kalmayı tercih ediyor. Yaşamın büyük bir bölümünü işte bu görünmez duvarlarla çevrelediğimiz konfor alanımızda geçirirken bilinçaltımızın oynadığı oyuna yenik düşüyoruz! Zira bilinçaltı tehlikeleri ve tehditleri bertaraf etmek adına bizi hep o konforlu alanda tutmaya çalışıyor. Yeni bir eve taşınmak, saçınızı daha önce hiç yapmadığınız bir modelde kestirmek ya da yeni bir ilişlaye adım atmak… Kısacası farklılığın bilinmeyen yüzü enerjisini her daim kaçmak için kullanıyor.
Bilinçaltını Keşfet
Hepimiz doğduğumuz günden yedi yaşımıza kadar tanıdığımız ilk erkek ile kadın olan anne ve babamız arasındaki ilişkiyi rol model alıyoruz. Öyle İd ebeveynlerinin kavgasına şahit olan çocukların zihninde birliktelikler ‘ilişld eşittir kavga gürültü’ algısıyla kodlanıyor. Hande Alan pek çok danışanının evlililde ilgili kalıpları olduğunu söylüyor; “Güzel bir ilişki yaşadığını düşünseler dahi
ediyorlar. Oysa her şey iletişimle çözülebiliyor. Günümüzde yeni neslin sıklıkla karşılaştığı evlilik korkusunun birçok nedeni var. Mutsuz anne babalar bu sebeplerden yalnızca biri. Ebeveynler mutlu aile modelinin çoculdar için hayati önem taşıdığı bilincine sahip olsalardı çoculdarınm önünde kavga etmezlerdi. Aynı zamanda medyada gösterilen ilişki modellerine daha hassas yaklaşırlardı. Trajik olaylar ekranda dönerken çoculdar o sırada aktif olarak izlemese bilinçaltında o sesleri kaydederek büyüyorlar.” Kısacası korku, kaygı ve endişe tohumları bilinçaltına atılarak yetişkinlik döneminde olumsuz enerji olarak filizleniyor. Dramatik olaylara şahit olmak yerine evliliğin büyüten, geliştiren, besleyen bir kavram olabileceğine şahit olsak kuşkusuz ilişkilere de önyargısız yaklaşabilirdik.
Evlilik korkusunun nedenlerinden bir diğeri de özgürlüğün kısıtlanacağı hissi. Ancak özgürlüğün kendi içimizde yaşadığımız, koşullara bağlı olmayan bir kavram olduğunu çoğu zaman unutuyoruz… İç dünyamıza ait duyguları basla unsuru olarak algıladığımızdaysa ardımıza bakmadan kaçıyoruz. “Bu aynı zamanda ebeveynlerin çoculdarını ne denli domine ettilderiyle de ilgili… Kendi istedilderinizi yapma konusunda size yeterli alan tanındı mı yoksa her zaman ‘Büyüklerin dediği olur!’ yaklaşımıyla mı hareket edildi? İşte bu sorular evliliğe bakış açısının belirleyicileridir” diyen Hande Alcın’a hale vermemek imkânsız. Ailelerin aşıı ı ilgisiyle üzerinde basla hissedenlerin sayısı hiç de az değil çünkü. Hatta ailelerin çocuklarına gösterdikleri düşkünlüğü çoğunlukla eşitlikten uzak, çoğu zaman yersiz bulan dahi var. Hâlbuki etiketlerden kurtulup özgürleşme fikri hayat deneyimi kazanmakla eşdeğer. Hande Alem en kötü ilişkinin dahi bir hediyesi olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Olumsuz sonuçlanan bir ilişki sizi daha güçlü kılabilir ya da kendinizi arama yolculuğuna çıkmanızı destekleyebilir. Ayrıca sevdiğiniz şeyleri keşfetmenize neden olabilir. Ayrılık sonrası yas sürecini atlatan çoğu ldşi spora gitmeye başlar, kilo verme idealine kavuşur. Bütün bunlar fayda sağlayan hisler aslında…”
Geçmişe Dönüş Tekniği
Zihni saldnleştirip meditatif yöntemlerle bedenimizdeki hislere odaklanabilir, duyguları ilk hissettiğimiz anın olayına geri dönebiliriz. Peld, geçmişe dönmek hayatımızda ne gibi faydalar sağlıyor? İnsan ilişkilerinde iletişim problemleri yaşayanlar, suçluluk, üzüntü, utanç, nefret, öfke, kıskançlık gibi duygulara sahip olanlar hislerinin köklerine ulaşarak yüklerini üzerinden atıyor. İnsanın yaratılışında başkalarını sevmeye dair gizli bir gündem olsa da, geçmişin yüklerini attığınızda ‘aşkın ta kendisi oluyorsunuz. Bu durum mıknatıs etkisiyle aşla deneyimleyeceğiniz kişileri de karşınıza çıkartıyor. Geçmişe dönmek için uygulanan tekniklerden biri olan regresyon; duyguların özgürce ifade edilmesi için kılavuzluk yaparak size alan yaratıyor. Bu süreçte rahatlayan zillin sakinleştiği anda hislere odaldanıyor. Örneğin suçluluk duygusunun köküne inilerek, o hisse neden olan olaylar zinciri çözülüyor. ‘Duyguları Özgürleştirme Tekniği’ olarak adlandırılan EFT yönteminde ise bedenimizdeld altı enerji kanalına yumuşak vuruşlar yaparak duygular ifade ediliyor. Akupunktur noktalarında titreşen enerjiler ifade bulmaya ve akmaya başlıyor. Böylece duygu kanallarında sıkışmış enerji serbest kalıyor. Hande Akın bu ild tekniği harmanladığım söylüyor ve devam ediyor; “Ağlamanın güçsüzlük sayıldığı bir dünyada hislerimizi gözyaşlarıyla ifade etmekten kaçınsak da EFT ve regresyon teknikleri sayesinde duygularımızın önünde set kurmayı engelleyebiliriz. Seans sırasında geçmiş yalnızca görüntü olarak tecelli etmez zihnimizde. Kimi zaman mide kasılması, ellerin titremesi gibi fiziksel bir dışavurumla da açığa çıkar.” Kısacası yeni bir ilişkiye zihnen açık olmak için önce kendimize izin vermeliyiz. Aşka gelme seviyesine ulaşmak tüm bu özgürleşme sürecinden geçmeyi gerektirse de mutlu anları çoğaltmak kendi elimizde. Hande Alan mutlu olmayı karşımızdaki ldşiden beklemenin haksızlık olduğunu düşünüyor ve ekliyor; “Siz mutsuzluğu tercih ediyorsanız ldmse sizi mutlu edemez. ‘Beni hayal kırıklığına uğrattı.’ dediğimizde dahi hayal kırıklığına uğratan bir başkasıymış gibi konuşuyoruz fakat o kişiyi olduğundan farklı görerek hayal kuran biziz aslında…” Söz konusu duygular olduğunda doğru ya da yanlışın ayırdına varabilmek pek mümkün görünmüyor. Yine de bilinci devreye sokarak aklımızla muhakeme edebilmeli, gerçek bir tehlike ve tehdit olmadığını fark etmeliyiz. Aşka gelmek içinse çocukluk döneminde yaşananları referans alan bilinçaltı ve mantığın yaratıcısı bilinç arasında süregelen çatışmadan galip çıkmalıyız. Bilincin bilinçaltıyla çatışmasını engellemek içimizdeki çocukla buluşarak taşıdığımız yüklerle yüzleşmemizi sağlayan farldı teknikler bulunuyor. Hande Alan ‘Aşka Gel’ workshop’unda zihinsel seviyede bilinçaltının nasıl çalıştığını anlatarak regresyon ve EFT yöntemleriyle enerji auramızda biriken ve yine enerji olarak açığa çıkan duyguları özgürleştirmeyi hedefliyor. Aşla kendimizi keşfetmek için çok büyült bir fırsat olarak gören Hande Alan ilişld yaşadığınız ldşinin sizin bir aynanız olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Karşınızdaki kişiyle ilgili düşünceleriniz aslında kendinizle ilgili… O size ayna tutarak keşfetmeniz gereken özelliklerinizi gösteriyor. İlişkilere bu pencereden baktığınızda öfke hissi ortadan kalkıyor. Eğer size karşı ilgisiz ya da sorumsuz davrandığını düşünüyorsanız, mutlaka siz de başka birine ilgisiz davranmışsınızdır. Kime nasıl yansıdığının önemi olmayan ilgisizlik enerjisidir bahsi geçen…”