Çocuk kalmış kadınlar

Vapurdan inerken gördüm onu, bekleme salonunda boşalan vapura binmeyi beklerken…

Genç bir kadındı 30’lu yaşlarında ama küçücük bir kız çocuğu edasında…

İlginç olan; fiziği ve yüz hatlarıyla, çok benzediği 60’larında bir kadının elini sımsıkı tutmasıydı.

Annesiydi herhalde… Herhalde diyorum çünkü gözümüzle gördüğümüz hiçbir şeyin hakikati yansıtmadığını biliyorum. Pek çok defa deneyimledim, zannetmemem gerektiğini, zihnimle hükümlere, yargılara varmamayı…

 

Ama gördüğüm manzara; yetişkin bir kadın olsa dahi sımsıkı annesinin elinden tutan ve bağımlılık derecesinde annesine düşkün olan çocuk kalmış kadınları hatırlattı. Annesinden ayrı kendine bir kimlik bulamamış, kadın kimliğini yadsıyan küçük kız çocukları o kadar çok ki toplumumuzda…

“Annem üzülür.” diye hayallerinden vazgeçenler mi? ararsın… “Annem kızar.” diye kendisine ilgi duyan erkekleri geri çevirenler mi? ararsın. Her hafta sonunu, yoğun iş temposunda çalışmasına rağmen “Annem mutlu olsun.” diye annesiyle geçiren ve annesinin elinden bir çocuk gibi tutarak gezmelere giden kadınlar mı? Zihninin bir köşesinde hep annesinin kriterleriyle yaşayanlar mı? Hepsi var. Annelerine annelik eden, yaşamlarını babalarının mutlu edemediği, annelerini mutlu etmeye adayan çocuk kalmış kadınlar… Kendi eşlerini, sevgililerini, sevgili adaylarını yok sayanlar… Her zaman önce annem diyenler… Sonra da yaşayamadığı kendi hayatı için oflayıp, puflayanlar…

Durum erkeklerde farklı mı? Pek değil… Anne babaya bağımlı yaşayan yetişkin insanlar hala biraz çocuk kalmışlar… Annem, babam üzülür hipnozuyla yaşamları yarım kalmışlar. Babamdan duymuştum, yürümeyen ilk evliliğini ancak; babaannem vefat ettikten sonra bitirebildiğini… Annemiz babamız için kendi kararlarımızı almaktan, kendi hayatımızı, kendimizce yaşamaktan nasıl da vazgeçiyoruz değil mi? El alem ne der? canavarı yetmiyormuş gibi bir de “Annem, babam ne der? korkusu… Ya onlar üzülürse kaygısıyla kendimizden, isteklerimizden, özgür olmaktan vazgeçiyoruz. Halbuki kimsenin mutlu olması da üzülmesi de bir başkasına bağlı değil ki… Kişi kendi seçer üzülmeyi de mutlu olmayı da… Kişi eğer istemezse kimse onu üzemez! Ama çocukken hepimiz bir şekilde almışız hipnozlarımızı; “Yemeğini ye, bak üzülürüm sonra…” “Evladım beni üzme artık.” Beni üzersen hakkımı helal etmem sana… denile denile çocukken başkasını üzebileceğimize inandık. Artık büyüdük ama hala biraz çocuk kaldık ya o yüzden etkisindeyiz işte…

Çocuk kalmış kadınlar, adamlar özgürleşsin birer birer… Anne babaya bağımlı olmadan sağlıklı ebeveyn çocuk ilişkileriyle önce kendimizi bilelim ve tam olduğumuz halimizle kendimizi sevelim.

Yaşasın özgür ve mutlu yetişkin çocuklar…

Koşulsuz sevgim ve birlik bilinciyle…



0:00
0:00